Arkadaşlar burada daha önce görmediğiniz bir projeye imza atıyorum. Resimli bir hikaye gibi bir şey yapmak istiyorum, yani ortada bir oyun olmayacak ama eminim yeni bir akım getirmiş olacağım.
Bu arada bu konuda gün gün ilerleyiş yapmayı planlıyorum bu yüzden bu konuya değil de harici bir konu açacağım oraya yorum yapmanızı istiyorum.
Yorum, teori, muhabbet konusuna gitmek için TIKLAYIN
Hikayemiz Ömer isimli bir genci anlatıyor, Ömer 20 yaşında tek başına Mavuri adlı ufak bir kasabada yaşıyor.
Eskiden Ömer ailesi ile birlikte şu anki kasabasından çok uzakta olan Nidal şehrinde yaşıyordu. Fakat şehrin savaşa girmesinden yaklaşık 2 hafta sonra herkesin deyimiyle "Kıyamet İsyanı" başlar, bu isyan gerek lider otoritenin, gerekse halkın ayaklanması ile adını layığıyla yerine getiren bir isyan olur. Ömer'in ve çoğu arkadaşının ailesi katledilir. Ömer güç bela uzaklaşarak, kaçmayı başaranların da yardımıyla şehirden ayrılır.
Geçimini avcılıkla sağlıyor, hayvanları avlayıp derilerini, etlerini satıyor. Ömer'in ustaca bıçak kullanması gelecekte onu çok güçlü yapacaktır ama o bunun şimdilik farkında değildir.
1. Bölüm: Başlangıç
Ömer oturma odasında vakit öldürüyor. Bugün hava kapalıydı ve o evden çıkmak istemiyordu. Üzerinde biraz kırgınlık vardı, hasta olmak istemiyordu. Saatlerce evin içinde dolandı. Bugüne kadar o kadar sıkıldığını hatırlamıyordu, küçükken eski şehrinde vakit geçirdiği arkadaşlarını düşündü, özellikle kardeş gibi gördüğü Emre'yi. Onun da ailesi katledilmişti. Ömer neredeyse gözlerinden yaş gelmesine rağmen o düşünceyi aklından çıkaramadı. "Muhtemelen Emre de o katliamdan sağ çıkamadı..."
Ömer derin düşüncelere, eski güzel günlerine dalarak uyuyakaldı.
2. Bölüm
Ömer boş boş geçirdiği bir günün ardından erken saatlerde yeni bir güne gözlerini açar. Bugün ormana giderek avlanması gerekmektedir. Hem kendim için biraz yiyeceğim olur hemde bir kısmını satarak para kazanabilirim diye düşünür. Emre'nin ona bir doğum gününde hediye ettiği avcı bıçağını ve diğer av malzemelerini alarak yola koyulur.
Ormanın havası herzamanki gibi onun ufkunu açmıştır. Temiz hava ve güneşin parıltısı yaşama sevincini adeta ateşlemiştir. Geçirdiği buhranın ardından tekrar nefes almak onu kendine getirmiştir.
Etrafta kısa bir gezinti yaptıktan sonra kulaklarını iyice işine verdi ve etrafı dinlemeye başladı. En ufak çıtırtı onu hemen harekete geçirebilirdi. Mavuri ormanlarının derinlikleri yabani koçlar için bir cennet sayılabilirdi, bölümler halindeki bu ormanda her hayvana rastlamak mümkün. Ve koçlar için güzel olan haber ise kurtlar ormanın daha da derinlerinde, onlardan uzak bir bölümde sürü halindelerdi.
Ömer tekrardan etrafı koloçan eder, sonunda aradığı ayak izlerini bulmuştu.
Bir süre nefesini tutup izleri takip ettikten sonra gördüğü manzara onu sevindirmiştir.
Halatını çıkararak içinden dua etmiştir. "Eğer boynuzlarını tutturabilirsem bu benim için büyük bir başarı olacaktır." diye düşünür. Aksi taktirde koç kaçmak için çeşitli yollar arayacak ve Ömer bıçağını kullanmak zorunda kalacaktır. Ancak başarılı bir kement atışıyla koçu tam istediği yerden, boynuzlarından yakalar. Ve onu çekiştirerek kasabaya götürür, ardından evinin arka bahçesinde depo olarak kullandığı yere kilitler. Bu av onu yormuştur ve yatağına yatarak derin bir uykuya dalar.
3. Bölüm
Ömer güne testerelerin odun kesme sesi ve bir kaç insanın birbirlerine bağırmaları eşliğinde güne başlar.
Pencereden baktığında ise kasabanın boş bir kesimine yığılmış odunları, kiremitleri görür.
Birileri yeni bir ev yapmak için kolları sıvamış, belliydi. Ömer ormanda yakaladığı koçu kesmek istemedi, çünkü koç dişiydi ve ona süt veriyordu. Hem biraz gariptir ki Ömer ona alışmaya başlamıştı. Sütünün eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra dışarıya çıkarak o evi kimin yaptığını öğrenmek ister. Köylülerden birisine sorar, aldığı cevap karşısında şaşırmıştır.
Kasabaya uzun zamandan sonra yeni birileri gelecek. Ömer biraz bilgi için araştırmaya devam eder. Fakat kısa bir süre sonra yakınlardan at arabası sesi yankılanmaya başlar. Bina temelinin yakınına gelen arabadan önce yaşlı bir adam iner, daha sonra güzeller güzeli bir kız.
Ömer yaşlarındaydı, kızıl saçlarını arkadan toplamış ve çok güzel görünüyordu. Ömer kızdan duygusal anlamda etkilenmedi ama güzel olduğunu da inkar etmedi. Yaşlı adam uzaktan sevecen bir tip gibi durmuyordu, fakat kişiliği görüntüsünden çok daha iyiydi. Emin adımlarla ilerleyerek kendisini adama tanıttı.
"Merhabalar efendim, ben Ömer, yan taraftaki evde yaşıyorum. Kasabamıza hoşgeldiniz, sizi aramızda görmek güzel." adam yanıtlayarak;
"Teşekkürler genç ! Benim adım Jack, Nivale şehrinden geliyorum ama muhtemelen ismini bile duymamışsındır." Ömer onaylayarak;
"Evet efendim, Nivale şehrini daha önce duymadım..." kısa bir duraklamadan sonra yaşlı adam arkasını dönerek genç kıza seslenir.
"Kendini tanıştırmaya ne dersin İlayda ?" kız bunun üzerine Ömer'i süzer ve gülümseyerek yaklaşır.
Uzunca bir muhabbetten sonra Ömer evinin yolunu tutar. Yine başını yastığına koyduğunda kafasında türlü türlü düşünceler yer alıyordu.
İlayda ile muhabbetinde babası ve annesinin ayrıldığını, babasının yanında kaldığını ve daha sonra babasının bir tür hastalık yüzünden öldüğünü öğrendiğinde çok üzülmüştü. Amcası bunca zaman onun yanındaydı ve annesinin nerede olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu. İlayda için üzülmüştü. İleride güzel bir arkadaşlıkları olacağından emin gibiydi.
Ve düşünceler tekrar derinleşti... Eski şehri, ailesi ve Emre.
"Eğer yukarıda Tanrılar varsa ve beni dinliyorlarsa onlara yalvarıyorum. Emre lütfen hayatta olsun ve bir gün onu bulayım."
Anılar birer birer gözünde canlanmaya başladı, Emre ile ormanda kamp yapmaya gittiği günler, büyü güçlerine sahip olmadıkları halde büyü öğrenmek istemeleri ve başaramamaları. Bir mağarada oynarken onları kovalayan kocaman bir ayı. Ömer tekrar üzüldü. Emre'yi ailesinden ön planda tutmuştu hep ve bundan asla pişman olmadı.
Gece çökmüştü, ve çekiç, testere sesleri sustu. Ustalar İlaydaların evini oldukça hızlı yapıyorlardı, zaten ev kalıbı da kasaba geneline uyuyordu bu yüzden çabucak biteceğinden şüphe yoktu.
Ömer'in göz kapakları ağırlaştı ve uykuya yenik düştü, fakat kâbuslu bir gece onu bekliyordu.
Rüyasında bir zindanda, arkası dönük birisini görür, zindan oldukça karanlıktır ancak Ömer çok rahat görür. Bu kişi bir büyü halkasının içinde çeşitli sözler söyler. Sözler değil ama ses tanıdık gelir, oldukça tanıdık... Ve Ömer haykırarak "Emre !" diye bağırır ama sesi çıkmaz, karşısındaki onu duymaz ve büyülü sözlerine devam eder. Sözlerin sonunda etrafa korkunç bir karanlık çöker. Ömer'in kulaklarında daha önce duymadığı acı dolu inleyişler yankılanmaya başlar. O kişi Ömer'e dönerek "Hoşgeldin, seni bekliyordum." der ancak Ömer onun yüzünü asla göremez. Fakat onun Emre olduğundan son derece emindir. "Fakat o Emre ise, bu karanlık, bu acı dolu çığlıklar ne ?! Öldüm mü ?!" diye düşünür. Daha sonra uzaktan duyulan bir çığlık sesi gittikçe yaklaşır. Bunun üzerine Ömer gözlerini açar;
Ömer büyük bir korkuyla yatağından sıçrayarak uyanır. Biraz sakinleştikten sonra tekrar uzanır. Uzun zamandır rüya görmez, ancak bu onu bir hayli korkutmuştu... Bunun ne anlama geldiğini araştırmak ve bulmak için kendinde büyük bir istek görür.
Gece boyu uyuyamamıştır...
Bu arada bu konuda gün gün ilerleyiş yapmayı planlıyorum bu yüzden bu konuya değil de harici bir konu açacağım oraya yorum yapmanızı istiyorum.
Yorum, teori, muhabbet konusuna gitmek için TIKLAYIN
Hikayemiz Ömer isimli bir genci anlatıyor, Ömer 20 yaşında tek başına Mavuri adlı ufak bir kasabada yaşıyor.
Eskiden Ömer ailesi ile birlikte şu anki kasabasından çok uzakta olan Nidal şehrinde yaşıyordu. Fakat şehrin savaşa girmesinden yaklaşık 2 hafta sonra herkesin deyimiyle "Kıyamet İsyanı" başlar, bu isyan gerek lider otoritenin, gerekse halkın ayaklanması ile adını layığıyla yerine getiren bir isyan olur. Ömer'in ve çoğu arkadaşının ailesi katledilir. Ömer güç bela uzaklaşarak, kaçmayı başaranların da yardımıyla şehirden ayrılır.
Geçimini avcılıkla sağlıyor, hayvanları avlayıp derilerini, etlerini satıyor. Ömer'in ustaca bıçak kullanması gelecekte onu çok güçlü yapacaktır ama o bunun şimdilik farkında değildir.
1. Bölüm: Başlangıç
Ömer oturma odasında vakit öldürüyor. Bugün hava kapalıydı ve o evden çıkmak istemiyordu. Üzerinde biraz kırgınlık vardı, hasta olmak istemiyordu. Saatlerce evin içinde dolandı. Bugüne kadar o kadar sıkıldığını hatırlamıyordu, küçükken eski şehrinde vakit geçirdiği arkadaşlarını düşündü, özellikle kardeş gibi gördüğü Emre'yi. Onun da ailesi katledilmişti. Ömer neredeyse gözlerinden yaş gelmesine rağmen o düşünceyi aklından çıkaramadı. "Muhtemelen Emre de o katliamdan sağ çıkamadı..."
Ömer derin düşüncelere, eski güzel günlerine dalarak uyuyakaldı.
2. Bölüm
Ömer boş boş geçirdiği bir günün ardından erken saatlerde yeni bir güne gözlerini açar. Bugün ormana giderek avlanması gerekmektedir. Hem kendim için biraz yiyeceğim olur hemde bir kısmını satarak para kazanabilirim diye düşünür. Emre'nin ona bir doğum gününde hediye ettiği avcı bıçağını ve diğer av malzemelerini alarak yola koyulur.
Ormanın havası herzamanki gibi onun ufkunu açmıştır. Temiz hava ve güneşin parıltısı yaşama sevincini adeta ateşlemiştir. Geçirdiği buhranın ardından tekrar nefes almak onu kendine getirmiştir.
Etrafta kısa bir gezinti yaptıktan sonra kulaklarını iyice işine verdi ve etrafı dinlemeye başladı. En ufak çıtırtı onu hemen harekete geçirebilirdi. Mavuri ormanlarının derinlikleri yabani koçlar için bir cennet sayılabilirdi, bölümler halindeki bu ormanda her hayvana rastlamak mümkün. Ve koçlar için güzel olan haber ise kurtlar ormanın daha da derinlerinde, onlardan uzak bir bölümde sürü halindelerdi.
Ömer tekrardan etrafı koloçan eder, sonunda aradığı ayak izlerini bulmuştu.
Bir süre nefesini tutup izleri takip ettikten sonra gördüğü manzara onu sevindirmiştir.
Halatını çıkararak içinden dua etmiştir. "Eğer boynuzlarını tutturabilirsem bu benim için büyük bir başarı olacaktır." diye düşünür. Aksi taktirde koç kaçmak için çeşitli yollar arayacak ve Ömer bıçağını kullanmak zorunda kalacaktır. Ancak başarılı bir kement atışıyla koçu tam istediği yerden, boynuzlarından yakalar. Ve onu çekiştirerek kasabaya götürür, ardından evinin arka bahçesinde depo olarak kullandığı yere kilitler. Bu av onu yormuştur ve yatağına yatarak derin bir uykuya dalar.
3. Bölüm
Ömer güne testerelerin odun kesme sesi ve bir kaç insanın birbirlerine bağırmaları eşliğinde güne başlar.
Pencereden baktığında ise kasabanın boş bir kesimine yığılmış odunları, kiremitleri görür.
Birileri yeni bir ev yapmak için kolları sıvamış, belliydi. Ömer ormanda yakaladığı koçu kesmek istemedi, çünkü koç dişiydi ve ona süt veriyordu. Hem biraz gariptir ki Ömer ona alışmaya başlamıştı. Sütünün eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra dışarıya çıkarak o evi kimin yaptığını öğrenmek ister. Köylülerden birisine sorar, aldığı cevap karşısında şaşırmıştır.
Kasabaya uzun zamandan sonra yeni birileri gelecek. Ömer biraz bilgi için araştırmaya devam eder. Fakat kısa bir süre sonra yakınlardan at arabası sesi yankılanmaya başlar. Bina temelinin yakınına gelen arabadan önce yaşlı bir adam iner, daha sonra güzeller güzeli bir kız.
Ömer yaşlarındaydı, kızıl saçlarını arkadan toplamış ve çok güzel görünüyordu. Ömer kızdan duygusal anlamda etkilenmedi ama güzel olduğunu da inkar etmedi. Yaşlı adam uzaktan sevecen bir tip gibi durmuyordu, fakat kişiliği görüntüsünden çok daha iyiydi. Emin adımlarla ilerleyerek kendisini adama tanıttı.
"Merhabalar efendim, ben Ömer, yan taraftaki evde yaşıyorum. Kasabamıza hoşgeldiniz, sizi aramızda görmek güzel." adam yanıtlayarak;
"Teşekkürler genç ! Benim adım Jack, Nivale şehrinden geliyorum ama muhtemelen ismini bile duymamışsındır." Ömer onaylayarak;
"Evet efendim, Nivale şehrini daha önce duymadım..." kısa bir duraklamadan sonra yaşlı adam arkasını dönerek genç kıza seslenir.
"Kendini tanıştırmaya ne dersin İlayda ?" kız bunun üzerine Ömer'i süzer ve gülümseyerek yaklaşır.
Uzunca bir muhabbetten sonra Ömer evinin yolunu tutar. Yine başını yastığına koyduğunda kafasında türlü türlü düşünceler yer alıyordu.
İlayda ile muhabbetinde babası ve annesinin ayrıldığını, babasının yanında kaldığını ve daha sonra babasının bir tür hastalık yüzünden öldüğünü öğrendiğinde çok üzülmüştü. Amcası bunca zaman onun yanındaydı ve annesinin nerede olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu. İlayda için üzülmüştü. İleride güzel bir arkadaşlıkları olacağından emin gibiydi.
Ve düşünceler tekrar derinleşti... Eski şehri, ailesi ve Emre.
"Eğer yukarıda Tanrılar varsa ve beni dinliyorlarsa onlara yalvarıyorum. Emre lütfen hayatta olsun ve bir gün onu bulayım."
Anılar birer birer gözünde canlanmaya başladı, Emre ile ormanda kamp yapmaya gittiği günler, büyü güçlerine sahip olmadıkları halde büyü öğrenmek istemeleri ve başaramamaları. Bir mağarada oynarken onları kovalayan kocaman bir ayı. Ömer tekrar üzüldü. Emre'yi ailesinden ön planda tutmuştu hep ve bundan asla pişman olmadı.
Gece çökmüştü, ve çekiç, testere sesleri sustu. Ustalar İlaydaların evini oldukça hızlı yapıyorlardı, zaten ev kalıbı da kasaba geneline uyuyordu bu yüzden çabucak biteceğinden şüphe yoktu.
Ömer'in göz kapakları ağırlaştı ve uykuya yenik düştü, fakat kâbuslu bir gece onu bekliyordu.
Rüyasında bir zindanda, arkası dönük birisini görür, zindan oldukça karanlıktır ancak Ömer çok rahat görür. Bu kişi bir büyü halkasının içinde çeşitli sözler söyler. Sözler değil ama ses tanıdık gelir, oldukça tanıdık... Ve Ömer haykırarak "Emre !" diye bağırır ama sesi çıkmaz, karşısındaki onu duymaz ve büyülü sözlerine devam eder. Sözlerin sonunda etrafa korkunç bir karanlık çöker. Ömer'in kulaklarında daha önce duymadığı acı dolu inleyişler yankılanmaya başlar. O kişi Ömer'e dönerek "Hoşgeldin, seni bekliyordum." der ancak Ömer onun yüzünü asla göremez. Fakat onun Emre olduğundan son derece emindir. "Fakat o Emre ise, bu karanlık, bu acı dolu çığlıklar ne ?! Öldüm mü ?!" diye düşünür. Daha sonra uzaktan duyulan bir çığlık sesi gittikçe yaklaşır. Bunun üzerine Ömer gözlerini açar;
Ömer büyük bir korkuyla yatağından sıçrayarak uyanır. Biraz sakinleştikten sonra tekrar uzanır. Uzun zamandır rüya görmez, ancak bu onu bir hayli korkutmuştu... Bunun ne anlama geldiğini araştırmak ve bulmak için kendinde büyük bir istek görür.
Gece boyu uyuyamamıştır...
En son RaveN tarafından Cuma Nis. 19, 2013 2:35 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi