World Of OvE-M

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

RPG Hayatı işte şimdi başlıyor !


    Katil Ömer

    RaveN
    RaveN


    Kadın Mesaj Sayısı : 90
    Kayıt tarihi : 03/02/13
    Yaş : 31

    Katil Ömer Empty Katil Ömer

    Mesaj tarafından RaveN Paz Nis. 07, 2013 2:58 pm

    Arkadaşlar burada daha önce görmediğiniz bir projeye imza atıyorum. Resimli bir hikaye gibi bir şey yapmak istiyorum, yani ortada bir oyun olmayacak ama eminim yeni bir akım getirmiş olacağım. Very Happy
    Bu arada bu konuda gün gün ilerleyiş yapmayı planlıyorum bu yüzden bu konuya değil de harici bir konu açacağım oraya yorum yapmanızı istiyorum. I love you

    Yorum, teori, muhabbet konusuna gitmek için TIKLAYIN

    Hikayemiz Ömer isimli bir genci anlatıyor, Ömer 20 yaşında tek başına Mavuri adlı ufak bir kasabada yaşıyor.
    Eskiden Ömer ailesi ile birlikte şu anki kasabasından çok uzakta olan Nidal şehrinde yaşıyordu. Fakat şehrin savaşa girmesinden yaklaşık 2 hafta sonra herkesin deyimiyle "Kıyamet İsyanı" başlar, bu isyan gerek lider otoritenin, gerekse halkın ayaklanması ile adını layığıyla yerine getiren bir isyan olur. Ömer'in ve çoğu arkadaşının ailesi katledilir. Ömer güç bela uzaklaşarak, kaçmayı başaranların da yardımıyla şehirden ayrılır.
    Geçimini avcılıkla sağlıyor, hayvanları avlayıp derilerini, etlerini satıyor. Ömer'in ustaca bıçak kullanması gelecekte onu çok güçlü yapacaktır ama o bunun şimdilik farkında değildir.

    1. Bölüm: Başlangıç

    Katil Ömer Jf5xWWo

    Ömer oturma odasında vakit öldürüyor. Bugün hava kapalıydı ve o evden çıkmak istemiyordu. Üzerinde biraz kırgınlık vardı, hasta olmak istemiyordu. Saatlerce evin içinde dolandı. Bugüne kadar o kadar sıkıldığını hatırlamıyordu, küçükken eski şehrinde vakit geçirdiği arkadaşlarını düşündü, özellikle kardeş gibi gördüğü Emre'yi. Onun da ailesi katledilmişti. Ömer neredeyse gözlerinden yaş gelmesine rağmen o düşünceyi aklından çıkaramadı. "Muhtemelen Emre de o katliamdan sağ çıkamadı..."
    Ömer derin düşüncelere, eski güzel günlerine dalarak uyuyakaldı.


    2. Bölüm

    Ömer boş boş geçirdiği bir günün ardından erken saatlerde yeni bir güne gözlerini açar. Bugün ormana giderek avlanması gerekmektedir. Hem kendim için biraz yiyeceğim olur hemde bir kısmını satarak para kazanabilirim diye düşünür. Emre'nin ona bir doğum gününde hediye ettiği avcı bıçağını ve diğer av malzemelerini alarak yola koyulur.
    Ormanın havası herzamanki gibi onun ufkunu açmıştır. Temiz hava ve güneşin parıltısı yaşama sevincini adeta ateşlemiştir. Geçirdiği buhranın ardından tekrar nefes almak onu kendine getirmiştir.
    Etrafta kısa bir gezinti yaptıktan sonra kulaklarını iyice işine verdi ve etrafı dinlemeye başladı. En ufak çıtırtı onu hemen harekete geçirebilirdi. Mavuri ormanlarının derinlikleri yabani koçlar için bir cennet sayılabilirdi, bölümler halindeki bu ormanda her hayvana rastlamak mümkün. Ve koçlar için güzel olan haber ise kurtlar ormanın daha da derinlerinde, onlardan uzak bir bölümde sürü halindelerdi.
    Ömer tekrardan etrafı koloçan eder, sonunda aradığı ayak izlerini bulmuştu.
    Bir süre nefesini tutup izleri takip ettikten sonra gördüğü manzara onu sevindirmiştir.

    Katil Ömer MTwjb8I

    Halatını çıkararak içinden dua etmiştir. "Eğer boynuzlarını tutturabilirsem bu benim için büyük bir başarı olacaktır." diye düşünür. Aksi taktirde koç kaçmak için çeşitli yollar arayacak ve Ömer bıçağını kullanmak zorunda kalacaktır. Ancak başarılı bir kement atışıyla koçu tam istediği yerden, boynuzlarından yakalar. Ve onu çekiştirerek kasabaya götürür, ardından evinin arka bahçesinde depo olarak kullandığı yere kilitler. Bu av onu yormuştur ve yatağına yatarak derin bir uykuya dalar.

    3. Bölüm

    Ömer güne testerelerin odun kesme sesi ve bir kaç insanın birbirlerine bağırmaları eşliğinde güne başlar.
    Pencereden baktığında ise kasabanın boş bir kesimine yığılmış odunları, kiremitleri görür.
    Birileri yeni bir ev yapmak için kolları sıvamış, belliydi. Ömer ormanda yakaladığı koçu kesmek istemedi, çünkü koç dişiydi ve ona süt veriyordu. Hem biraz gariptir ki Ömer ona alışmaya başlamıştı. Sütünün eşliğinde güzel bir kahvaltı yaptıktan sonra dışarıya çıkarak o evi kimin yaptığını öğrenmek ister. Köylülerden birisine sorar, aldığı cevap karşısında şaşırmıştır.
    Kasabaya uzun zamandan sonra yeni birileri gelecek. Ömer biraz bilgi için araştırmaya devam eder. Fakat kısa bir süre sonra yakınlardan at arabası sesi yankılanmaya başlar. Bina temelinin yakınına gelen arabadan önce yaşlı bir adam iner, daha sonra güzeller güzeli bir kız.
    Ömer yaşlarındaydı, kızıl saçlarını arkadan toplamış ve çok güzel görünüyordu. Ömer kızdan duygusal anlamda etkilenmedi ama güzel olduğunu da inkar etmedi. Yaşlı adam uzaktan sevecen bir tip gibi durmuyordu, fakat kişiliği görüntüsünden çok daha iyiydi. Emin adımlarla ilerleyerek kendisini adama tanıttı.
    "Merhabalar efendim, ben Ömer, yan taraftaki evde yaşıyorum. Kasabamıza hoşgeldiniz, sizi aramızda görmek güzel." adam yanıtlayarak;
    "Teşekkürler genç ! Benim adım Jack, Nivale şehrinden geliyorum ama muhtemelen ismini bile duymamışsındır." Ömer onaylayarak;
    "Evet efendim, Nivale şehrini daha önce duymadım..." kısa bir duraklamadan sonra yaşlı adam arkasını dönerek genç kıza seslenir.
    "Kendini tanıştırmaya ne dersin İlayda ?" kız bunun üzerine Ömer'i süzer ve gülümseyerek yaklaşır.

    Katil Ömer K66Ktk9

    Uzunca bir muhabbetten sonra Ömer evinin yolunu tutar. Yine başını yastığına koyduğunda kafasında türlü türlü düşünceler yer alıyordu.
    İlayda ile muhabbetinde babası ve annesinin ayrıldığını, babasının yanında kaldığını ve daha sonra babasının bir tür hastalık yüzünden öldüğünü öğrendiğinde çok üzülmüştü. Amcası bunca zaman onun yanındaydı ve annesinin nerede olduğuna dair en ufak bir fikri yoktu. İlayda için üzülmüştü. İleride güzel bir arkadaşlıkları olacağından emin gibiydi.
    Ve düşünceler tekrar derinleşti... Eski şehri, ailesi ve Emre.
    "Eğer yukarıda Tanrılar varsa ve beni dinliyorlarsa onlara yalvarıyorum. Emre lütfen hayatta olsun ve bir gün onu bulayım."
    Anılar birer birer gözünde canlanmaya başladı, Emre ile ormanda kamp yapmaya gittiği günler, büyü güçlerine sahip olmadıkları halde büyü öğrenmek istemeleri ve başaramamaları. Bir mağarada oynarken onları kovalayan kocaman bir ayı. Ömer tekrar üzüldü. Emre'yi ailesinden ön planda tutmuştu hep ve bundan asla pişman olmadı.
    Gece çökmüştü, ve çekiç, testere sesleri sustu. Ustalar İlaydaların evini oldukça hızlı yapıyorlardı, zaten ev kalıbı da kasaba geneline uyuyordu bu yüzden çabucak biteceğinden şüphe yoktu.
    Ömer'in göz kapakları ağırlaştı ve uykuya yenik düştü, fakat kâbuslu bir gece onu bekliyordu.

    Katil Ömer S428505

    Rüyasında bir zindanda, arkası dönük birisini görür, zindan oldukça karanlıktır ancak Ömer çok rahat görür. Bu kişi bir büyü halkasının içinde çeşitli sözler söyler. Sözler değil ama ses tanıdık gelir, oldukça tanıdık... Ve Ömer haykırarak "Emre !" diye bağırır ama sesi çıkmaz, karşısındaki onu duymaz ve büyülü sözlerine devam eder. Sözlerin sonunda etrafa korkunç bir karanlık çöker. Ömer'in kulaklarında daha önce duymadığı acı dolu inleyişler yankılanmaya başlar. O kişi Ömer'e dönerek "Hoşgeldin, seni bekliyordum." der ancak Ömer onun yüzünü asla göremez. Fakat onun Emre olduğundan son derece emindir. "Fakat o Emre ise, bu karanlık, bu acı dolu çığlıklar ne ?! Öldüm mü ?!" diye düşünür. Daha sonra uzaktan duyulan bir çığlık sesi gittikçe yaklaşır. Bunun üzerine Ömer gözlerini açar;
    Ömer büyük bir korkuyla yatağından sıçrayarak uyanır. Biraz sakinleştikten sonra tekrar uzanır. Uzun zamandır rüya görmez, ancak bu onu bir hayli korkutmuştu... Bunun ne anlama geldiğini araştırmak ve bulmak için kendinde büyük bir istek görür.
    Gece boyu uyuyamamıştır...


    En son RaveN tarafından Cuma Nis. 19, 2013 2:35 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi
    RaveN
    RaveN


    Kadın Mesaj Sayısı : 90
    Kayıt tarihi : 03/02/13
    Yaş : 31

    Katil Ömer Empty Geri: Katil Ömer

    Mesaj tarafından RaveN Ptsi Nis. 08, 2013 3:39 pm

    4. Bölüm

    Ömer uykusuzluğun verdiği rahatsızlık ve yorgunlukla birlikte büyük bir korkuyla yeni gününe başlar. Gördüğü kabus inanılmaz derecede gerçekçiydi. Bunun üzerine biraz düşünür fakat çıkar bir yol bulamaz ve düşünmekten vazgeçer.
    Dışarıya çıktığında kasabanın ortasına doğru ilerleyen bir tüccarla karşılaşır. Maceraperest savaşçılar için çeşitli teçhizatlar satmaktaydı, gerek çeşitli kılıçlar, gerekse basit görünen zırhlar. Ömer onlara hayranlıkla bakmış ve iç geçirmişti.
    "Hiç bir zaman bir savaşçı olamayacağım. Ya da bir büyücü veya bir okuyla harikalar yaratan okçu." diye düşünür.
    Evine döndükten biraz sonra kendisinin yeteneklerini bir bir gözden geçirir. Muhteşem bir koç avcısı... İyi bir deri yüzücüsü.
    "Kendini kandırma adamım. Senden bir halt olmaz." diye düşünürken aklına Emre'nin sözleri gelir; "Bir gün senle ben birer efsane olacağız kardeşim, herkes bizi konuşacak, herkes bize saygı duyacak, kötüleri karşımızda diz bile çöktüreceğiz !"
    Son 1 haftada istediği tek şey 'kardeşi' Emre'nin hayatta olması ve iyi olmasıydı. Ancak buna çok az ihtimal veriyordu.

    Tekrar tanrılara dua etti. Birden kapısı çalındı. Kapıyı açtığında karşısında İlayda'yı gördü. Onu içeriye davet etti fakat İlayda'nın ısrarı üzerine biraz gezintiye çıktılar.
    "Kasaba oldukça güzel, sakin, barışçıl insanlarla dolu. Ama ne yazık ki yaşıtım olan çok az." der İlayda. Ömer bu cümle karşısında gülerek; "Evet, neler çektiğini en iyi ben anlarım." der ve karşılıklı gülerler.
    Ömer İlayda'ya yakaladığı koçu gösterir ve onu besleyip onunla vakit geçirirler. Birbirlerini daha yakından tanımaya başlarlar.
    Ömer'in av işi yapması İlayda'yı etkilemiştir. İlayda ise eski şehri Nivale'de bir kutsal okulda çeşitli dersler gördüğünü, ancak hiç bir şekilde büyü yapamadığını anlatır. Babası ona küçükken ok atmayı öğretmişti ama profesyonel değildi.

    "Gerçekten bu kasabada güzel vakit geçireceğimi umuyorum." diye yorum yapar İlayda. Ömer bunun üzerine "Orası kesin, ama zamanla sıkılacaksın, ben sıkılıyorum." der.

    İlayda Ömer'e neden böyle kederli ve dertli bir kişiliği olduğunu sorar. Ömer bu soru üzerine İlayda'ya yaşanan olayları anlatır. Emre'den bahsederken kendini zor tutar ve karşılığında İlayda'nın da üzüldüğünü görünce konuyu kapatır.
    Fakat İlayda'nın söylediği sözler Ömer'i şok etmiştir.
    "Nidal şehrinde çok yakın bir arkadaşım vardı. Aslında en iyi arkadaşım diyebilirim. İsmi Aydan'dı. Kıyamet isyanında Aydan'ı kaybettim. Tam olarak öldü mü bilmiyorum ama, bilirsin o katliamdan canlı çıkmak oldukça zor, hele tek başına." Ömer bunun üzerine İlayda'yı kendisine daha yakın gördü.
    Çünkü kendisi ile Emre neyse anlamıştı ki İlayda ile de Aydan aynıydı. İkisi de en yakın dostlarını kaybetmişlerdi. İkisi de acı içindeydi.
    Sohbetleri ilerlerken Ömer, İlayda'ya gördüğü kabusu anlatır. İlayda bunun üzerine odaklanır ve rüyayı yorumlamaya çalışır.
    "O kutsal okulda gördüğüm bir ders daha... Rüyalar insanların kalbinin aynasıdır demişti bir hoca. Saçmaladığını düşünmüştüm ama okulun en iyi hocasıydı..." biraz durur. Ömer "Eee ? Neler yorumlayabilirsin ?" der. İlayda "Dersi hep ekmiştim." der ve birlikte kahkahalara boğulurlar.

    Katil Ömer WRE4gRb

    Akşam olmaya başladığında ikisi de evlerinin yolunu tutarlar. Ömer gayet güzel bir gün geçirmiştir ve acısı bir nebze olsun hafiflemiştir.



    En son RaveN tarafından Cuma Nis. 19, 2013 2:35 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    RaveN
    RaveN


    Kadın Mesaj Sayısı : 90
    Kayıt tarihi : 03/02/13
    Yaş : 31

    Katil Ömer Empty Geri: Katil Ömer

    Mesaj tarafından RaveN Salı Nis. 09, 2013 9:52 am

    5. Bölüm

    Ömer kuş sesleriyle güne başlar ve içinden bugünün de güzel bir gün olmasını diler.
    Uzun zamandır ava çıkmıyor ve para kazanamıyordu. Böyle giderse aç kalacağını düşündü.
    Önce depoya yürüyüp koçu beslemeye karar vererek evden dışarıya adımını attı.
    Etrafını kolaçan ederken kapısına asılmış bir not dikkatini çekti.

    Katil Ömer GJYCpU5

    Ömer şaşırmıştır, bir maceracı olmak gerçekten büyük cesaret isteyen bir iştir. Çünkü karşılaşılan tehlikeler çoğu zaman hayal edilenden bile daha üstündür. Bir dağa tırmanmak, bir ejderha ile karşılaşmak... Bunlar maceracılar için sıradan şeylerdir. Bir maceracı her ne olursa olsun ona verilen görevi yerine getirmelidir. Ömer kasabada bu işi yapacak fazla kişinin olmadığının farkındadır ve kendisi de avcılıktan çok az para kazanmaktadır. Tereddütlere düşerek kahinin yolunu tutmaya başlar.
    Ancak o sırada İlayda'nın güzel sesini işitir, ona seslenmektedir. Ömer duraklar ve onu bekler.
    İlayda yaklaştığında elindeki kağıdı farkeder, muhtemelen aynı ilan diye düşünür.
    "Selam Ömer ! Bak ne buldum !" Ömer gülümseyerek elindekini gösterir.
    İlayda "Oh, tabi ki... Peki katılacak mısın ?"
    Ömer "Bilmiyorum, paraya ihtiyacım var ama açıkçası maceracı olmak tehlikeli bir iş, bilirsin."
    İlayda "Katılman gerek, ben katılacağım ! Ortak olabiliriz ? Yarı yarıya tabiki..." diye gülümser.
    Ömer "O zaman varım, galiba, yani, bilmiyorum, tamam..."
    İlayda "Harika ! Hadi şu kahine gidelim."
    Yol üzerinde çeşitli hayaller kurarlar, ileride ünlü birileri olacaklarını düşünürler. Kötülükle savaşmak maceracıların içinde olan bir şeydir. Ömer kasabada kaldığı bunca süre zarfı içinde kahinle sadece birkaç kez konuşmuştur. Kendisi gayet tuhaf biriydi ve bunu İlaydaya da anlatır.
    Kahinin evine vardıklarında kapıyı büyük kızı açar ve onları içeriye davet eder.
    Ev gerçekten büyük ve gayet konforluydu. Kahin onları çalışma odasına davet eder ve masaya beraberce otururlar.

    Katil Ömer 4X47LxD

    Kahin onlara baştan sona herşeyi anlatır. Evrende dünyadan fazla onlarca gezegen vardır. Bunlardan bir tanesi de çürük gezegendir. Çürük gezegen ismini hakeden bir yer, dünya üzerinde ne kadar suç işlemiş kişi varsa, öldükten sonra o gezegene mahkum olarak yollanıyor, söylentilere göre cehennemden bile daha kötü bir yer. Orada daha önce hiç kimsenin bilmediği, hiç kimsenin görmediği korkunç yaratıklar var ve hepsi kan için can atıyor.
    Kahinin anlattığı üzere Çürük gezegendeki tüm usta kara büyücüler bir araya gelerek, dünya ve çürük gezegen arasındaki bariyeri kırmayı başarmışlardır. Bunun yüzünden çürük gezegendeki yaratıklar yavaş yavaş dünyaya adım atmaya başladılar.
    Gelecekte herkesi korkunç günler beklemektedir ve kahin bunları tereddüt etmeden sadece Ömer ve İlayda'ya anlatmıştır.
    "Ben... Ben çok korkuyorum, galiba bunu yapamayacağım." diye İlayda gözlerini önüne eğer.
    "Biz sadece basit işler arayan gençleriz, bu peri masalları ile ne gibi bir ilgimiz olabilir ki ?" Ömer kahine sorar.
    Kahin arkasına iyice yaslanarak Ömer'e ve İlayda'ya göz gezdirir.
    "Sizin içinizi görebiliyorum. Bana boşuna bilge kahin demediler değil mi ? İnanın bana gelecekte hiç ama hiç beklemediğiniz şeyler olacak. Ama bunları size söyleyerek kaderinizi değiştiremem. Şimdilik sizden sadece basit işler isteyecek olacağız. Maceracıların yanı sıra, kasabada savaşçılar da toplanıyor. Kasabanın güvenliği bizim için her şeyden önemli."
    "Yine de çok korkuyorum, bu anlattıklarınız..." İlayda kelimeleri toparlayamaz.
    "Onlar sadece peri masalı. Haha." Ömer İlayda'yı rahatlatmak için konuşur fakat kahinin dediklerinde doğru olduğunu hissetmiştir.
    "Dinle İlayda, sen ve ben bu işi başarabiliriz, birer maceracı olabiliriz ! Hayal ettiklerimizi ne çabuk unuttun ? Çok heyecanlı olacak !"
    İlayda bunun üzerine sevinerek "Tamam o halde işi kabul ediyoruz." der. Bunun üzerine kahin gülümseyerek iki gence iki tane broş uzatır.
    "Bunlar sizin acemi maceracı olduğunuzun göstergesi. Sizi her yerde tanıyacaklar ve bazı ayrıcalıklarınız olacak. Şimdi gidip dinlenin. Yarın size ilk görevinizi vereceğim !"
    Ömer ve İlayda kahinin evinden ayrıldıktan sonra bu konu üzerine birbirleriyle tartışırlar.
    "İlayda bunu başarabiliriz, bana moral veren sendin şimdi lütfen mızıkçılık yapma !"
    "Tamam anlaştık. Ama beni koruyacağına karşı bana söz ver." İlayda Ömer'e bakar.
    "Her zaman, her yerde, söz !" Ömer ciddi bakışlar atar.
    "Anlaştık o zaman, ortak." İlayda sırıtır ve Ömer kahkaha atar.
    İkisi de evlerinin yolunu tutarlar. Ömer heyecandan uyuyamayacağını zanneder ancak zaman düşündüğünden hızlı gitmiştir ve gözleri ağırlaşıp güzel bir uykuya dalmıştır.


    En son RaveN tarafından Cuma Nis. 19, 2013 2:36 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    RaveN
    RaveN


    Kadın Mesaj Sayısı : 90
    Kayıt tarihi : 03/02/13
    Yaş : 31

    Katil Ömer Empty Geri: Katil Ömer

    Mesaj tarafından RaveN Salı Nis. 09, 2013 2:35 pm

    6. Bölüm: Görev Çağırıyor !

    Ömer her zamanki gibi güzel bir gün olmasını dileyerek yataktan kalkar. Kendisine yiyecek bir şeyler hazırlar ve masasına oturur.
    Bugün o ve İlayda için çok önemli bir gün. Bugün ilk görevlerini alacaklar.
    "Muhtemelen beklediğimizden çok, çok daha basit bir iş olacak." dedikten sonra maceracı broşuna bakar. Yakasına taktıktan sonra favori avcı bıçağını yanına alarak evden çıkar. İlaydaların evine bir göz atar, ustalar oldukça hızlı çalışıyorlardı ve ev neredeyse bitmek üzereydi, zaten Ömer'in aldığı bilgilere göre evin içi tamamen hazır, sadece çatı ile uğraşıyorlar.
    "İlayda'nın beni çağırmasını mı beklesem yoksa ben mi çağırsam ?" Ömer kendisiyle çelişmektedir.
    Ayrıca Ömer duraksar ve daha önce düşünmediği bir şey düşünür. "İlayda'nın maceracı olmasına amcası nasıl bu kadar kolay izin verdi ?" biraz bekledikten sonra İlaydaların evine ilerler ve onu çağırmaya karar verir.
    Üstünü başını düzelttiğinden emin olduktan sonra kapıyı kibarca tıklatır. Ancak ustaların bağrışmaları altında kapının duyulacağına imkan vermedikten sonra kapıyı yumruklar. Karşısına daha önce görmediği birisi çıkar ve "Evet ? Yardımcı olabilir miyim ?" der. Hemen hemen Ömer ile aynı yaşlarda olan başka bir kız. Kısa sarı saçları ve soluk bir derisi vardı. Kaplan gibi gözleri adeta Ömer'i delip geçmişti, garip bir histi ama Ömer o kızdan sanki biraz korkmuştu.
    "İlayda evde mi diye soracaktım..." Ömer önüne bakar, konuşurken zorlanır.
    "Biraz bekle." dedikten sonra kapıyı kapatır. Saniyeler sonra güzelliğiyle İlayda karşısına çıkar. Sarışın kız kapının arkasından onları gözetlemektedir.
    İlayda "Merhaba ortak ! Bende sana uğramak üzereydim, nasılsın ? Hazır mısın ?"
    Ömer "Günaydın, heyecanlıyım ve hazırım ! Ya sen ?"
    İlayda "Elbette hazırım ! Bu arada seni kuzenim Jane ile tanıştırayım. Hadi Jane bizi dikizlemeyi bırakıp gel."
    Ömer "Memnun oldum Jane, ben Ömer." Ömer kızdan cevap bekler fakat kız duraksayarak ifadesizce ona bakar.
    Jane "Bende öyle." dedikten sonra içeriye girer.
    Ömer "Pek arkadaş canlısı bir kuzenin olduğu söylenemez eh ?"
    İlayda "Sadece yabancılara karşı böyle bir tutum sergiliyor, nedenini bilmiyorum ama genelde hep iyi birisidir. Eee ? Kahine uğrayalım mı ?"
    Ömer "Ne için ?!"
    İlayda "İlk görevimiz için şapşal !"
    Ömer "Oh. Hahaha. Şaka yaptım ! Hadi gidelim."

    Katil Ömer SbtHcT1

    Heyecanlı bir şekilde kahinin evine doğru ilerledikleri sırada, Jane'in onları izlediğinin farkında bile değildiler.
    Jane meraklı kulaklarla tüm konuşmalarını dinliyordu. Aslında İlayda'yı seviyordu, babasının da kendisine nasihat ettiği gibi onu her zaman bir kardeş olarak bilmiştir. Ancak içinde İlayda'ya karşı koyamadığı bir kıskançlık yatıyordu. Kendisi de bundan nefret ediyor ama yinede kendisini durduramıyordu. İlayda bunun farkındaydı ama ona bunu hiç belli etmiyordu.

    Kahinin evine vardıkları zaman ikisi de nefeslerini tutup kapıyı çaldılar. Karşılarına yine kahinin büyük kızı çıktı ve onları hemen içeriye aldı. İki genç maceracı da göğüslerini kabartarak, broşlarını ön plana çıkarak kahinin çalışma odasına doğru ilerlerler. Kahin onları görünce gülümser ve oturmalarını rica eder.
    "Hoşgeldiniz genç maceracılar. Gördüğüm kadarıyla ikinizde göreviniz için güzelce hazırlanmışsınız !"
    İlayda "Evet efendim, sorun her ne olursa olsun mutlak çözüme ulaşacağımızdan kesinlikle emin olabilirsiniz."
    Kahin "Öncelikle size maceracıların ne olduğunu ne olmadığını ve ne olacağını anlatmama izin verin. Sizin gibi gençler bu işe başladıkları zaman ilk önce Maceracı ünvanını alırlar. Basit işler, basit görevler sayesinde kendilerini geliştirme imkanına sahip olurlar, aynı zamanda bir miktar para kazanabilirler. Maceracılar elbette gün geçtikçe güçlenirler ve basit işlerden sıkılırlar, bu yüzden her maceracının izleyeceği yol farklıdır. Fakat bildiğiniz üzere bizim kasabada çeşitli macera grupları için eğitici okullar yok. Bu yüzden burada sadece 2. sınıfa kadar yükselebilen bir maceracı olacaksınız."
    İlayda "Peki maceracı çeşitleri nelerdir ? Bunlara kullandığımız silah ve ekipman yön verebilir mi?"
    Kahin "Elbette ki kullandığın silaha göre çeşitli sınıflarda ilerleyeceksin. Ve sınıfına göre ünvan ve broş kazanacaksın. Örnek vermem gerekirse... Sen hangi tür silahı kullanmak istersin İlayda ?"
    İlayda "Ben okum ve yayım üzerinde profesyonelleşmek isterim."
    Kahin "Harika o halde izleyeceğin yol; öncelikle gördüğün gibi acemi bir maceracısın, 2. sınıf bir maceracı olduğun zaman Haydut broşu ve ünvanını kazanacaksın. Ardından 3. sınıfa geldiğin zaman Gezgin, 4. sınıfta Okçu ve 5. sınıfda Yay Ustası olacaksın. Maceralarınızın ilerleyen kısmında siz de fark edeceksiniz ki 5 sınıf size yeterli gelmeyecek. Ama ben yaşlı bir adamım, benim bildiğim sadece bunlar. Duyduğum kadarıyla 30 dan fazla unvan ve sınıf var."
    İlayda "Bu bana gerçekten çok moral verdi!"
    Ömer "Hey hey hey hadi ama ben de meraklandım. Ben ne olacağım ?"
    Kahin "Ah, Ömer, sen bıçağınla bütünleşen bir avcısın. Senin izleyeceğin yol ise yine her zamanki gibi maceracı, 2. sınıf Haydut, 3. sınıf Hırsız, 4. sınıf Düzenbaz ve 5. sınıf herkesin kolay kolay ulaşamadığı Katil"
    Ömer "Pek de iç acıcı unvan isimleri değil, neden ?"
    Kahin "İsimler insan karakterini ortaya çıkarmaz Ömer bunu biliyorsun. Kişiliğin seni yönetir, unvanın değil."
    Ömer "Evet, haklısınız efendim. Bana da yüksek moral verdiniz."
    Kahin "Pekala acemi maceracılar, ilk göreviniz için hazır mısınız ?"
    Ömer & İlayda "Evet !"
    Kahin "Bu Ömer için gayet kolay bir görev olacak diye düşünüyorum ama herneyse... Sizden 10 parça "Taze Geyik Eti" istiyorum.
    Bu görevinizle birlikte iz sürme, koordinasyon ve çevikliğinizin artacağını düşünüyorum.
    Ömer "Evet, kolay olacak !"
    İlayda "Mmmm... Etleri ben çıkarmak zorunda değilim değil mi ?"
    Ömer & Kahin "Hahahaha..."

    Ömer, İlayda ile kahinin evinden ayrıldıktan sonra kendi evlerine hazırlanma için giderler, Ömer sadece temel av malzemelerini alacaktı. İlayda da yayını ve birazda ok alsa yeter diye düşünüyordu. Yiyecek ve suya ihtiyaçlarını olacaklarını sanmıyordu ama Ömer yine de malzemelerinin arasına bunları da ilave etti.
    Kısa bir süre sonra Ömer'in kapısı çalındı ve İlayda'nın sesi işitildi "Hadi, ben hazırım !"
    Ömer toparlanıp çıktıktan sonra "Hadi bu işi yapalım der." İlayda'ya göz gezdirdiği zaman sırtına astığı yayı ve ok kılıfıyla çok daha güzel ve havalı duruyordu.

    Ekipman Listesi:
    Ömer;
    Silah: Küçük Bıçak (Atak:1)
    Kalkan: -
    Başlık: -
    Zırh: Kumaş Gömlek (Defans: 1)
    Pantolon: Şort (Defans: 1)
    Ayakkabı: Gezinti Ayakkabıları (Defans: 1)

    İlayda;
    Silah: Kısa Yay (Atak: 3)
    Kalkan: -
    Başlık:
    Zırh: İpek Bluz (Defans: 1)
    Pantolon: Gezinti Şortları (Defans: 1)
    Ayakkabı: Hafif Topuklu Ayakkabı (Defans: 1)


    Ormana girdiklerinde Ömer her avda olduğu gibi etrafı derince kolaçan etmeye başladı. İlayda da etrafı izliyor, gözden kaçan bir şey olmadığından emin oluyordu. Dakikalarca ilerledikleri halde değil geyik, tek bir sincap bile görmemişlerdi. Yorgunluktan bir ağaç dibine oturup soluklanmaya başladılar.
    Ömer "Sandığımızdan biraz zor oluyor galiba ?"
    İlayda "Etrafta hiçbir şey yok. Aramaya devam edecek miyiz ?"
    Ömer "Elbette. Pes etmek yok ortak !"
    Avlarını aramaya devam ederler yine Ömer iz ararken İlayda etrafı izler. Tam o sırada ufak bir dal çatırdaması duyarlar. İlayda yavaşça yere eğilir ve yayını çekerek bir ok yerleştirir. Ömer sesin geldiği yöne doğru bakar ve çalıların arkasında tam olarak göremediği karartıyı farkeder gözlerini iyice odaklayınca bir çift boynuz görür. İlayda'ya onay verir gibi başını sallar.
    İlayda derin bir nefes alarak yayı gerdirmeye başlar. Çok dikkatli nişan almaya çalışır, ama başarısız bir atış yapabileceğinin farkındadır. Çünkü ok ile deneyimi çok ama çok zayıftır. Ömer onu cesaretlendirmek için bir şeyler fısıldar ve İlayda var gücüyle yayı çektikten sonra oku fırlatır. Çok geçmeden karartıların arkasındaki her neyse yere devrilir.
    İlayda "Onu hakladım ! Başardım ortak !" der.
    Ömer bunun üzerine ayağa kalkarak çalıların arkasına ilerler ve avladıkları geyiğe bakar.
    Ömer "Tam isabet ortak, harika bir iş çıkardın. Şimdi bana bir kaç saat izin ver ve ben bu etleri hazırlayım."
    İlayda o kadar mutlu olmuştur ki Ömer'e yardım etmeyi bile önermiştir fakat Ömer bu işin gerçekten tiksindirici bir hal alabileceğini söyleyerek onu geri yollamıştır.
    Aradan yaklaşık 1-2 saat geçtikten sonra ormandan ayrılırlar. İlayda ne kadar ısrar da etse Ömer bütün yükü kendisi taşımaktaydı. Gece yavaş yavaş çöküyordu ve ormandan tam vaktinde çıkmışlardı.
    Kasabaya vardıklarında hemen kahine uğradılar.

    Katil Ömer LBKPqDa

    İki maceracı da gerçekten çok mutluydu, hem verilen görevi başarıyla yerine getirdiler hem de fena sayılmayacak derecede bir ödül kazandılar. Kahin her ne kadar yemeğe kalmaları için ısrar etse de iki genç yorgunluktan dolayı bu daveti kibarca reddettiler.
    Ayrılmadan hemen önce kahin onlara "Yarın tekrar uğrayın !" diye seslendi.
    İki genç maceracı evlerinin yolunu tuttular. Ömer eve vardığı zaman direk yatağa yığıldı ve yorgunluğun verdiği hazla hemen uyuyakaldı.




    En son RaveN tarafından Cuma Nis. 19, 2013 2:36 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    RaveN
    RaveN


    Kadın Mesaj Sayısı : 90
    Kayıt tarihi : 03/02/13
    Yaş : 31

    Katil Ömer Empty Geri: Katil Ömer

    Mesaj tarafından RaveN Cuma Nis. 12, 2013 9:40 am

    7. Bölüm

    Ömer yorucu geçirdiği günün ardından, uykusunu güzelce alarak güne başlar. Her seferinde yaptığı gibi bu günün de iyi geçmesini diler ve bir şeyler atıştırır. Ardından evden çıkarak koçuna su ve ot verir. Biraz egzersiz yaparak kendisini iyice kahinden gelecek olan görevlere hazırlar. Eksik olan malzemelerini kontrol etmek için evine geri dönecekken kapısının önünde Jack'i görür, İlayda'nın amcası...

    Jack "Ben de seni arıyordum genç adam."
    Ömer "Evet efendim, yardım edebileceğim bir şey mi var ?"
    Jack "Ömer, İlayda ile şu maceracılık konusunu biraz konuştum. Ben ona babasını kaybettiği andan beri sınırsız özgürlük tanıyorum... Bilirsin, ona yasaklamalar getirmiyorum. Dilediği gibi yaşıyor, ancak bu benim onu korumadığım anlamına gelmez. Senden sadece ona göz kulak olmanı istiyorum. Eğer tehlikeli şeyler yapacaksanız lütfen onu o tehlikeden uzak tut."
    Ömer "Bakın, biz kahinin yanında İlayda ile birlikte maceracı yemini ettik. Bu yemine göre ben onu, o beni, hayatımız pahasına dahi olsa koruyacağız. Hiç bir sorun olmayacak. Güvenin bana."
    Jack "Hay hay genç adam. Sana güveniyorum. Tek istediğim sadece dikkatli olmanız ve kendinize iyi bakmanız. Zaten iyice kasabaya yerleşiyoruz, ev bir haftadan kısa bir süre içinde tam anlamıyla bitecek."
    Ömer "Bunu duyduğuma sevindim, tekrar kasabamıza hoşgeldiniz."
    Jack "Sağol Ömer. Görüşürüz. Bu arada İlayda birazdan buraya gelir. Galiba yeni göreviniz için ?"
    Ömer "Evet efendim, iyi günler."

    Nedense Ömer böyle bir konuşmanın gerçekleşmesine hiç şaşırmaz, daha önceden amcasından nasıl izin aldığını düşünüyordu ve şimdi her şey netleşti. Evine girdikten sonra malzemelerini kontrol etti, eksik olmadığını fark edince kendini gururlandıran bir gülücük attı. Dakikalar geçtikten sonra kapısının çalındığını farketti ve hızlıca kapıyı açtı.

    İlayda "Hazır görünüyorsun ortak !"
    Ömer "Sen de öyle. Hadi gidelim."

    Yol boyunca yine yapacakları işlerden bahsettiler. Günün birinde 5. seviyeyi bile aşmış maceracılar olacaklarını konuştular ve birbirlerine iyi moral verdiler. Ömer 'Katil' unvanını sadece iyi işler için kullanacağından bahsetti.
    Muhabbetleri ilerlerken İlayda bir soru sordu ve Ömer buna yutkunarak ne cevap vereceğini bilemedi.

    İlayda "Sence Aydan veya Emre ya da ikisi de hayatta mı ?"
    Ömer "...Ben... Gerçekten bilmiyorum. Ama hayatta olmalarını diliyorum."
    İlayda "Ben bunu çok düşündüm Ömer ve kendime söz verdim, ne pahasına olursa olsun Aydan'a ne olduğunu bulacağım."
    Ömer "Aynı şeyleri bende düşündüm. Ben de kendimi geliştirdikten sonra Emre'yi arayacağım."
    İlayda "O halde beraber arayalım !"
    Ömer "İyi fikir, ortak."

    Tam o sırada Ömer gülümsemek için İlayda'ya döner ancak İlayda hareket etmiyordur. Herşey donmuştu. Ömer daha önce böyle bir şey hissetmedi. Vizyonu yavaş yavaş soluklaşmaya başladı. İlayda'yı sarsmasına rağmen hiç bir hareket yoktu. Etrafındaki insanlara baktığı zaman hepsi adeta birer heykel gibi taş kesilmişlerdi. Ömer "Lütfen bu bir kabus olsun ! Şimdi uyanayım diye haykırdı." Ardından garip karanlık ışıklar altında tam arkalarında bir yaratık belirdi.

    Katil Ömer 779S0ob

    Ömer son derece korkmuştu, kendisi de farkındaydı ama bu bir rüya değildi. Yaratığa gitmesi için yalvardı, rüya ise uyanmak istedi. Karşısındaki ise sadece korkunç gözlerle onu izliyordu. Ömer geriye kalan cesaretini kullanarak ona karşı bir adım attı ve sordu; "Sen kimsin ? Nesin ? Burada ne arıyorsun ? İlaydaya ne yaptın ?!" Soruların üzerine yaratık sadece korkunç bir şekilde gülümsedi.

    Yaratık "Onunla güçlü bir bağın var. Onu koparmamız gerekecek..."
    Ömer "Ne ? Ne bağı ? Kimle ? Lütfen tanrım bu bir kabus olsun !"

    Ömer gözlerini kapayıp açtığı zaman her şey yine eski halindeydi. Sanki anlık geçmiş bir olay gibiydi, İlayda ona yine geleceği dönük planlarından bahsediyor ve gülümsüyordu. Etrafta gezinen genç yürüyüşüne devam ediyordu. İlayda'ya dönerek;

    Ömer "Ortak ben kendimi pek iyi hissetmiyorum. Bu işi yarın yapsak ?"
    İlayda "Neden ? Hasta mı oldun ortak ?"
    Ömer "Galiba... Ya da olacağım."
    İlayda "Tamam o halde, sen şimdi evine gidip dinlen ortak, bende kahine gidip durumu izah edeyim. Yarın görüşürüz."
    Ömer "Özür dilerim ortak."
    İlayda "Hey bu senin suçun değil, kendine iyi bakıp yarına kadar iyileşmeye çalış o yeter."
    Ömer "Tamam. Hoşçakal"

    Ömer olanları her ne kadar İlaydaya anlatmak istese de bunu yapmaz. Onun inanmayacağını, deli olduğunu düşünür diye endişe duyar. Ömer hemen yatağa girer ve geçirdiği korkunç günü unutmak için hemen uyumaya çalışır.




    En son RaveN tarafından Cuma Nis. 19, 2013 2:36 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    RaveN
    RaveN


    Kadın Mesaj Sayısı : 90
    Kayıt tarihi : 03/02/13
    Yaş : 31

    Katil Ömer Empty Geri: Katil Ömer

    Mesaj tarafından RaveN C.tesi Nis. 13, 2013 9:09 pm

    8. Gün

    İlayda Ömer'in iyileşmiş olmasını umarak gününe uyanır. Eski şehirlerinden tüm eşyaları gelmişti ve yeni kasabasında gayet komforlu bir hayat yaşayacağından emindir. Kuzeni Jane, İlayda gibi okumak istemediğinden dolayı ikisi de liseyi bitirip okuldan ayrılmışlardır. Kuzeni ile çoğu zaman iyi anlaşsa da bazen birbirlerine zıt düştükleri anlar da olağandır. Ayrıca İlayda farkındadır ki Jane onu kıskanmaktadır. Fakat Jane anlayışlı bir kuzendi, İlayda'nın babası öldüğünden bu yana ona hep iyi davranıyordu. Bu yüzden birbirlerine karşı kuzenden çok kardeş gibiydiler.
    İlayda odasından çıkarak salona doğru ilerler ve kahvaltı masasında mutlu yüzleri görür.

    İlayda "Günaydın Jack amca ! Günaydın Jane !"
    Jane "Günaydın uykucu, hadi gel kahvaltıda bizlere katıl."
    Jack "Oh, İlayda, bugün nasılsın bakalım ?"
    İlayda "Her zamanki gibi, mükemmelim !"
    Jack "İşte bu sevindirici. Hadi gel bize katıl."

    Güzel bir kahvaltının ardından İlayda ailesiyle biraz daha oturup sohbet etti. Saatin 12'ye doğru yaklaştığını farkeden İlayda onlardan izin alarak Ömer'i çağırmaya gitmek ister.

    Jack "Macera zamanı eh ?"
    Jane "Kendini öldürtme sakın !"
    İlayda "Bende sizi seviyorum !"

    İlayda neşeli neşeli Ömer'in evinin yolunu tutar. Hava o kadar güzeldi ki İlayda gülümsemekten vazgeçemiyordu. Kuşlar adeta bahar şarkıları söylüyor, İlayda'nın üstünde dans ediyorlardı. İlayda Mavuri kasabasına taşındıkları için gerçekten çok mutluydu. Ömer'in evine geldikten sonra kapıyı çaldı. Kimsenin cevap vermemesi üzerine belki de daha uykuda olacağı düşüncesiyle kapıyı yumruklamaya ve Ömer'e bağırmaya başlar. "Hala uyuduğunu söyleme bana !" fakat bu cümlesine karşı sadece sessizlik cevap verir. İlayda "Belki de beni çağırmaya gitmiştir ve farklı bir yol seçtiği için karşılaşmamışızdır. Amcam ve Jane ona burada olduğumu söyleyeceklerdir." diye kendisini avutmuştur. Yaklaşık yarım saat bekledikten sonra hafiften telaşlanmaya başlamıştır. Kime sorsa Ömer'i görmemiştir. Bunun üzerine evi daha yakından kolaçan eder. "Hasta olacağını söylemişti, umarım bir şey olmamıştır." Evin perdeleri çekili olduğundan içeriyi görmek imkansızdı ve İlayda bir hırsız gibi içeriye girmek istemiyordu. İlayda tekrar evine döndü ve olanları amcasına anlattı.
    Amcası da bunun üzerine endişeli bir halde yanına aldığı bir adamıyla birlikte Ömer'in evine doğru ilerlerler. Adam ustaca bir hareketle kapının kilidini açar ve içeri girerler. Evin içine kısa bir göz gezdirirler fakat Ömer evde değildir. Bununla birlikte İlayda'nın endişesi iki kat artar. Amcası onu rahatlatmak için "Belki de ava gitmiştir ? Veya şu kahinle konuşacağı şeyler vardır. Oraya gitmeyi denedin mi ?" İlayda bunu nasıl olur da düşünemediği için kendisine kızar. Amcası ve adamı yollarına giderler.
    İlayda, Ömer'in evinin önünde biraz daha bekledikten sonra tam kahine gitmeye karar verirken Ömer'in sesini duyar.

    Ömer "Beklettiğim için çok ama çok özür dilerim ortak."
    İlayda Ömer'e doğru bakarak sırtındaki yükü farkeder, fazla geçmeden avdan geldiğini anlar.
    İlayda "Bir dahaki sefere bana haber versen iyi edersin, meraktan ölmek üzereydim."
    Ömer "Tabiki, kuşkun olmasın. Bana biraz vakit ver ve hazırlanıp geri döneyim."
    İlayda "Bekliyorum."

    İlayda belli etmese de Ömer'in ondan habersiz ava gitmesine bozulmuştur. O görev için heyecanlı bir şekilde beklerken ortağı ondan habersiz tek başına ormanda avlanmaya gitmiştir. Ama birazcık düşündükten sonra her şey rayına oturmuştur.
    "O yanlız yaşayan biri, bir ailesi yok. Geçimini kendisi sağlamak zorunda. Onu zorlamamalıyım."
    Kısa bir süre sonra Ömer ilk görevinde giydiği kıyafetlerle İlayda'nın karşısına dikilerek "Hadi bakalım !" der.
    Birlikte kahinin evine doğru hızlı bir şekilde ilerlerler.

    Ömer kendi kafasında çeşitli çatışmalar yaşıyordu. Gördüğü yaratığı ve söylediklerini, olup bitenleri İlaydaya anlatsa acaba ne düşünürdü diye kendince varsayımlarda bulunuyordu. Kendisi bile hala olanların gerçek mi yoksa bir rüya mı olduğundan emin değildi. En iyisi şimdilik susmak diye yoluna devam etti. Heyecanlı bir şekilde kahinin kapısını çaldılar fakat bu sefer kapıyı büyük kız değil kahinin kendisi açtı. Hal hatır muhabbetleri sonlandıktan sonra çalışma masasına geçerek konuşmaya başladılar.

    Kahin "Sıradaki göreviniz sizi çok az zorlayabilir diye düşünüyorum. Bu yüzden kendinize yeni ekipmanlar almayı ihmal etmeyin olur mu ?"
    Ömer "Tamam bunu yapacağız. Peki görevimiz nedir efendim ?"
    Kahin "Bay Tane'yi tanıyorsun öyle değil mi Ömer ?"
    Ömer "Evet efendim, kasabanın doğusunda yaşıyor. Bir kaç yıl önce eşini kaybetti ve çocukları yok."
    Kahin "Evet aynen öyle, eşi için özel bir hediye vermek istiyor."
    İlayda "Kabalık etmek istemiyorum ama ölü biri için mi ?"
    Kahin "Aynen öyle, mezarına çiçek götürmek gibi..."
    Ömer "Peki bizden istediğiniz nedir ?"
    Kahin "Eşinin mezarının lanetlendiğini düşünüyor. Bu yüzden özel bir hediye vermek istiyor. Bana danışmak için geldi ve ona bilgi verdim. Fakat dediğim şeyi tek başına yapamayacağını söyledi ve bende sizi önerdim. Bunun üzerine bana sizinle konuşmamı tembihledi."
    Ömer "Pekala, görevimiz nedir efendim ?"
    Kahin "Ormanın kuzey batısındaki terk edilmiş tapınağı biliyorsun değil mi Ömer ?"
    İlayda "Bekleyin biraz, orman, terk edilmiş tapınak ? Korkmaya başladım."
    Ömer "Korkmanı gerektiren bir şey yok ortak. Orada defalarca bulundum, ama açıkcası içine hiç girmedim. Sorunuzun cevabına gelince, evet efendim biliyorum."
    Kahin "O tapınağın içine bir odada Kutsal Şamdan var. O şamdana yakılan her mum etraftaki kötü enerjilerin uzaklaştırılmasına yardımcı olur. Buralarda hiç bulunmayan bir eşya. Sizden onu alıp bana getirmenizi istiyorum."
    İlayda "Anlaşıldı efendim !"
    Kahin "Dediğim gibi, ekipmanlarınızı gözden geçirin. Tapınağın içinde sizi zorlayacak yaratıklar olabilir."
    İlayda "Y-yaratıklar ?!"
    Kahin "Korkman artık anlam ifade etmiyor İlayda, sen bir maceracısın !"
    Ömer "Ve ben hep senin yanındayım ortak."
    İlayda "Evet! Korkmuyorum, hadi gidelim!"

    Ömer ve İlayda kasabada bulunan demirciye giderek silahlara göz gezdirir. Fakat fazla çeşit yoktur. İkisi de güzel bir seçim yaparlar ve 50 altın karşılığı silahları alırlar.

    Ömer -> Av Bıçağı (Atak: 2)
    İlayda -> Avcı Yayı (Atak: 4)


    Üstlerine yeni ve güzel giysiler almak isterler ancak iki maceracının da parası çok az kalmıştır. Bunun üzerine göreve konsantre olmayı, o zaman başarılı olacaklarını düşünürler.
    İlayda artık ormana girmekten asla korkmaz, ancak derinliklerine girdikçe tüyleri dikenleşmeye başlar.
    Yarım saat süren yolun ardından tapınağın girişine varırlar. Giriş bile ürkütücü görünüyordu İlayda bunun üzerine daha da dikkatli ilerler.

    Katil Ömer GIvV9TJ

    Gecenin çökmesine çok yakınken ormana kamp kurarlar, İlayda her ne kadar bundan nefret etsede...
    RaveN
    RaveN


    Kadın Mesaj Sayısı : 90
    Kayıt tarihi : 03/02/13
    Yaş : 31

    Katil Ömer Empty Geri: Katil Ömer

    Mesaj tarafından RaveN Perş. Nis. 18, 2013 6:17 pm

    9. Gün

    Kamp kurdukları yer tapınağın girişinden biraz uzakta ve ormandan da ayrı bir bölümdeydi. Ancak gece iki maceracı da uyuyamadılar. Nedeni ise tapınaktan gelen garip ve ürkütücü seslerle ormandaki vahşi hayvanların uğultularıydı.
    Gün ışığının verdiği rahatlıkla ikisi de yanlarına aldıkları erzaklardan birazını tükettiler.

    Ömer "Galiba artık vakti geldi. Hadi şu hayaletli tapınağa bir göz atalım."
    İlayda "Ha-ha-ha. Gerçekten komiksin."
    Ömer "Biliyorum, hadi gidelim."

    Tapınak şu haliyle bile oldukça güzel görünüyordu. İlayda "Kim bilir eskiden nasıldı..." diye düşündü.
    Acaba insanlar burada neler yapıyorlardı, gizemleri neydi ?
    Bu tapınağın terkedilmesine sebep olan şey ya da şeyler nelerdi ?
    Bunlar ikisinin de kafasını kurcalayan sorulardı. Tapınaktan içeriye adım attıkları anda etraftaki ağır toz ve rutubet kokusunu hissettiler. Gerçekten içerisi insanın canını oldukça sıkan atmosfere sahipti.

    Ömer "Bir de tapınağın girişinde uyuyup, girişi engellememizi böylece güvende olacağımızı söylemiştin."
    İlayda "İyi ki denememişiz, böyle bir ortamda uyuyabileceğimden kuşkuluyum, gerçi dışarıda da uyuduğum pek söylenemez."
    Ömer "Hadi biraz ilerleyelim."

    Etrafta gösterişli heykeller vardı, zemin oldukça güzel işlenmiş motifli taşlarla kaplıydı. Havası her ne kadar insanın kötü hissetmesini sağlasa da etraftaki aksesuarlar ve ortamın görünüşü bambaşkaydı. İlerledikçe çeşitli odalarla karşılaştılar. İlk rastladıkları oda muhtemelen bir yemek salonuydu, ortada uzunca bir masa var ancak pek kullanılabilir biçimde değildi, üzeri örümcek ağları ile kaplanmış kırık dökük sandalye ve tabureler atmosfere korku salmaya birebirdi. Tıpkı terk edilmiş hayaletli evler gibiydi. Yemek salonunu enine boyuna aradıklarında hiç bir şey bulamadılar.

    Ömer "Galiba dağılarak arasak daha kolay bulabiliriz."
    İlayda "D-dağılarak ?"
    Ömer "Korkmanı gerektirecek bir şey yok. Bir süredir burdayız ve bir hayalet görmedik." dedikten sonra kahkaha atar.
    İlayda "Korkmuyorum, sadece biraz... Korkuyorum evet."
    Ömer "İyi olacak, endişelenme. Herhangi bir şey olursa sadece bana seslen. Diğer odalara bakacağım."

    Böylece iki maceracı da büyük tapınağın içinde maceraya çıkarlar. İlayda tapınağın üst katına çıkarak, Ömer ise alttaki odaları kontrol ederek aramaya devam ederler. Ömer yeni bir odaya geldi. Muhtemelen burası da dua ettikleri ve toplantı verdikleri yerdi fakat oldukça küçüktü. Odanın en başında bir melek heykeli vardı ve önünde bir masa vardı.
    Ömer Kutsal Şamdan'ın o masa üzerinde olmasını umdu. Ancak etrafı didik didik aradıktan sonra bu umudu suya düştü.
    Diğer bir odaya geldi, muhtemelen tapınak için kullanılan bir depo ya da kütüphane gibi bir yerdi. Etrafta büyük kitaplıklar ve raflar vardı. Çoğu kırılmış, parçalanmış veya çürümüştü. Kitaplıkların olduğu kısımda yere saçılmış bir sürü kağıt parçası vardı. Ömer bir kaçını alarak okumaya çalıştı, fakat yıllar kağıtları o kadar eskitmişti ki okunacak durumda olan hiç bir şey bulamadı.
    Daha sonra Ömer biraz şaşkınlıkla dikkatini daha önce masada görmediği bir kitaba yönlendirdi. Rafları ve kitaplıkları dikkatli incelediğinde etrafta hiç bir kitap yoktu. Sanki yoktan var olan bir kitap görüyordu. "Hadi ama, hayalet kitaplar ? Saçmalıyorum." kendince söylendi. Ömer büyülü bir dünyada yaşadıklarını biliyordu. Ancak kendisi bu hediyeye sahip değildi, yani büyü kullanamıyordu. Fakat Ömer kitabı eline alınca korkunç bir kötü güç sezdi. Tüyleri diken diken oldu.
    Kitabın şekline baktıktan sonra Ömer emin oldu. Kara büyü.
    "Peki, kötülük içeren, kara büyü içeren bu kitabın bir tapınakta, kutsal mekanda ne işi var ?" Ömer biraz korkmaya başlamıştı. Kitap elindeyken elleri titriyordu, hatta bu yüzden bir kaç kez onu yere düşürdü. Fakat sayfalarını açıp içeriğine bakmayı başaramamıştı. Kitap sanki bir güç tarafından mühürlenmişti.
    Ömer onu yerine bıraktı. "Sadece kendimi korkutuyorum. Eski, lanet bir kitap." kendine teselli vermeye çalıştı. Anlayamadığı garip bir sesten sonra yine aynı şey olmuştu. Ömer'in etrafında sanki zaman durmuştu ve önünde, o kitabın karşısında tekrar o yaratık vardı.
    Ömer birden nefesinin kesildiğini fark eder. Gözlerini oynatmaya çalışır ama adeta donmuştur. Etrafındaki herşey ona cansız gelmeye başlamıştır ve bir ara öldüğünü zanneder. Yaratık korkunç ve delici bakışlarını Ömer'e dikmişken Ömer ağzını açıp konuşmak ister fakat bunu başaramaz.
    Yaratık gülümser gibi yapar bu Ömer'e iyice korku vermiştir. Bağırmak ve ağlamak ister, ama vücudu sanki artık ondan bir parça değil gibiydi.
    Ömer "Umarım bu bir rüyadan ibarettir. Kötü olanlarından. Bir kabustan. Ve birazdan uyanmak istiyorum."

    Katil Ömer AVixgy8

    Ömer karşısındaki yaratığı ilk defa konuşurken duyar. Sesi de görüntüsü ve bakışları kadar ürkütücüydü.
    Ömer bunun bitmesini istedi. Gözlerini bile kapayamıyordu. Ömer artık ümidini kesmeye başlamış ve yaratığın onu öldüreceğini düşünmeye başlamıştı. Tam o sırada mükemmel bir ışık patlamasıyla birlikte Ömer kendinden geçmiştir.

    Devamı gelecek...





    RaveN
    RaveN


    Kadın Mesaj Sayısı : 90
    Kayıt tarihi : 03/02/13
    Yaş : 31

    Katil Ömer Empty Geri: Katil Ömer

    Mesaj tarafından RaveN C.tesi Nis. 20, 2013 4:11 pm

    10. Bölüm

    Ömer kendini bir rüyada bulur. Kimsenin olmadığı ıssız bir dağın zirvesindedir.
    “Ne oldu bana… Biraz önce tapınakta o yaratıkla konuşuyordum. Neredeyim ?” Ömer kendisini ve etrafını kontrol etmeye başlar. “Umarım ölmemişimdir. Yoksa öldüm mü ?” umutsuz bakışlarla dağdan aşağı bakar. Her şey oldukça güzeldir. Gözünün alabildiğine yeşillik vardı. Deli dolu akan bir nehrin seslerini neredeyse işitebiliyordu. “Umarım burası cennettir.” Hava oldukça güzeldi. Ve temiz hava ona neşe veriyordu. Fakat daha nerede olduğunu anlayamamıştı. Bu kesinlikle bir rüyaydı. Ama son zamanlarda gördüğü kabuslar gibi değil. Hiç bitmemesini isteyeceği türden bir rüya.

    Arkasını döndüğü zaman Ömer şok olur. Karşısında bir peri vardır. Küçücük kanatları ve sevimliliğiyle ona bakmaktadır.

    Katil Ömer A5s03b5

    Peri Ömer’e bakarak güler.
    Peri “Sen bir insansın, burada ne işin var ? Adın ne ? Buraya nasıl geldin ?”
    Ömer “Adım Ömer, buraya nasıl geldiğim hakkında bir fikrim yok. En son bir tapınaktaydım bir yaratıkla konuşuyordum ve ardından bir ışık gördüm. Öleceğimi sandım fakat uyandığımda buradaydım. Burası neresi ? Senin adın ne ? Bir peri misin ?”
    Peri “Peri olduğum belli olmuyor mu ? Adım Alariel. Nasıl bir yaratıkla konuşuyordun ? Buraya insanlar asla gelemez. Ama nasıl geldiğini merak ediyorum.”

    Ömer en başından Alariel’e her şeyi anlatır. Yaratığı tarif eder. Emre, İlayda, Aydan herşeyi anlatır.

    Alariel “Demek çürük gezegen hakkındaki gerçekleri sen de biliyorsun. Bunu bir insanın anlayabileceğini hiç düşünmemiştim. Ayrıca Esmera gezegeninde de aynı durum söz konusu. Biz perilerin ve meleklerin gezegeni. Orayı da istila etmek istiyorlar.”
    Ömer “Peki ne olacak ?”
    Alariel “Ne olacağını ancak tanrılar bilebilir.”
    Ömer “Alariel… Ben dünyama nasıl geri döneceğim ?”
    Alariel “Oh bu sorun olmayacak. Çünkü sen şu an bir rüyadasın. Ama rüyada olsan bile insanların gelemeyeceği bir yerdesin o kadar.”
    Ömer “İlayda benim için meraklanmıştır. Uyanmak istiyorum.”
    Alariel “Beni unutma olur mu ?” Yaklaşır ve Ömer’in alnına dokunur.

    Bunun üzerine Ömer derin bir nefes alarak uyanır. Yaratıkla konuştuğu yerdedir. Ve başında İlayda vardır.

    İlayda “Sen iyi misin ortak ? Ne oldu ? Anlat bana !”
    Ömer “Uh… Ben… Ben iyiyim.”

    Ömer kendisini iyice toparladıktan sonra olanları İlayda’ya anlatmaya karar verir. Ve ona bir bir anlatır. Her şeyi olduğu gibi anlatmıştır fakat İlayda hiç şaşırmamıştır.

    İlayda “Demek onlardan birisini sen de görüyorsun…”
    Ömer şaşkınlıktan ne demesi gerektiğini bilmezken İlayda da olan biteni anlatmaya başlar.

    İlayda “Kahine gideceğimiz 2. gün sen kendini iyi hissetmemiştin ve vazgeçmiştik hatırlıyor musun ? O gün bende bir… Bir yaratıkla karşılaştım. Gerçekten çok ama çok korkmuştum fakat olanların sadece bir hayal olduğunu düşündüm. Bilirsin işte başıma güneş geçmiş olabilirdi. Ve bu macera işine başladığımızdan beri çok heyecanlayım. Fakat orda öylece bana bakıyordu.”
    Ömer “Peki sana bir şey dedi mi ?”

    Katil Ömer Kf6V9NK

    İlayda “Evet… Bana Ralos ile olan bağımın kopması gerektiğini beni yok etmesi gerektiğini söyledi. Oh tanrım, sesi o kadar tüyler ürperticiydi ki.”
    Ömer “Ralos ? O da kim ? Ne bağı.”
    İlayda “Bilmiyorum. Aynı şeyi bende bir cesaretle ona sordum. Fakat gözümü kapayıp açtığımda herşey eskisi gibiydi.”
    Ömer “Sence bu konuyu kahine danışmalı mıyız ?”
    İlayda “Evet, ben gerçekten korkmaya başladım. Hem de çok.”
    Ömer “Peki, o zaman bu görevden vazgeçmemiz gerekecek.”
    İlayda “Hiç sanmıyorum. Bak ne buldum !”

    İlayda çantasından bir şey çıkartır. Ömer’in de düşündüğü gibi bu Kutsal Şamdandır.
    Ömer ve İlayda uğursuz olduğunu düşündükleri tapınaktan koşar adımlarla uzaklaşırlar.
    Kahine şamdanı verirler. Fakat yolda kararlaştırdıkları üzere daha kahine bir şey anlatmamışlardır.
    Kahin onlara “50 altın” verir. İki maceracı da evlerinin yolunu tutarlar.
    RaveN
    RaveN


    Kadın Mesaj Sayısı : 90
    Kayıt tarihi : 03/02/13
    Yaş : 31

    Katil Ömer Empty Geri: Katil Ömer

    Mesaj tarafından RaveN Paz Mayıs 05, 2013 2:44 pm

    11. Bölüm

    Ömer kendisine güzel bir kahvaltı hazırlar ve ardından biraz spor yapar. Son günlerde olan her şey onu korkutmuştur.
    Ayrıca aynı şeylerin İlaydanın başına da gelmesi ona sıkıntı vermektedir.
    Kafasındaki sorular her geçen saniye birer birer artıyordu. "O yaratıklar kimler ? Bizden ne istiyorlar ? 'O' dedikleri kişi ve Ralos ile olan bağları ne ? Onlar kim ?" Bütün bunlar hakkında düşünmek istiyordu ancak bir yandan da korkuyordu.
    Tapınaktaki zorlu görevlerinden sonra birkaç gün kahine uğramadılar, uğradıklarında büyük kızı onun komşu kasabaya gittiğini ve onlara bir not bıraktığını öğrenirler. Notta yazanlar;

    "Kuzeydoğuda bulunan Askara şehrinde işler yolunda gitmiyor. Anladığım kadarıyla nereden geldiği ya da ne olduğu bilinmeyen yaratıklar orayı işgal etmiş ve herkesi katletmiş. Oraya kuzenimi bulmak ve onu kasabamıza getirmek için gidiyorum. Ancak bir kahin olarak söyleyebilirim ki bu çok düşük bir ihtimal. Genç maceracılar, eğer bana da bir şey olursa sizleri tanımaktan çok memnun oldum. Beni sakın unutmayın. Ayrıca büyük kızım Melani her şeyi biliyor, size bundan sonra o göz kulak olur. Hoşçakalın."

    İlayda biraz kötü hisseder aynı şekilde Ömer biraz buruk bakar. Melani son derece üzgündür.

    Melani "O yaratıklar umarım babama bir şey yapmazlar. Umarım buraya sağ salim döner."
    İlayda "Gerçekten gitmesi gerekiyor muydu ? Yani... Demeye çalıştığım, herkes katledilmiş..."
    Melani "Bunu bende bilmiyorum, aynı şeyleri bende söyledim. Fakat benim bile aklımın alamayacağı şeyler olduğunu öne sürdü ve gitti."
    Ömer "Peki. Şimdi ne yapacağız ?"
    Melani "Size vermem için bir kaç görev notu aldım. Eğer isterseniz oturup konuşmaya başlayabiliriz."
    İlayda "Melani, böyle bir durumda bunlarla karşına geldiğimiz için çok üzgünüz."
    Melani "Üzülme. Bu sizin hatanız değil. Kimsenin değil, şu an tek istediğim babamın eve dönebilmesi."
    Ömer "Öyle olacak. O boşuna bir kahin değil."

    Masaya geçerek konuşmaya başlarlar.

    Melani "Sıradaki görevinize gelince... Kasabamızın güneyindeki madeni biliyorsunuz, orada çalışan bir işçi grubu gece vakti haydutlar tarafından soyulmuş. Sizin göreviniz ise sadece araştırmak. Şüpheli gördüğünüz her şeyi araştırın. Eğer olur da bir hayduta rastlarsanız kaçın. Size bir şey olmasını istemem. Tek kişi gibi görünürler ama anında onlarcası etrafınızı sarar. Aslında istenilen şey tam olarak o haydutların nerede olduğu, kasabaya fazlasıyla zarar veriyorlar ve buna dur demenin vakti geldi de geçiyor."
    İlayda "Keşif görevi ? Tam benlik."
    Melani "Aynen öyle."
    Ömer "Aksiyon yok, sıkılacağım."
    Melani "O halde onlarca haydutun senin etrafını sardığını ve biraz sonra boğazını keseceklerini düşün."
    Ömer "Çok olumlu bir insansın Melani. Teşekkürler."
    İlayda "B-boğaz kesmek ?!"
    Melani "O haydutlar insan öldürenlerden değiller. Sadece paranın peşindeler ve bir avuç korkaktan ibaretler."
    İlayda "İçime su serptin. Sağol Melani."
    Melani "Dikkatli olun."

    Ömer ile İlayda tekrar erzaklarını kontrol ederler ve kasabadan ayrılırlar. Artık ikisi de farkında, işler oldukça kızışmaya başlıyor ve ikisi de her geçen gün daha zor görevlere yollanıyorlar.

    İlayda "Gerçekten çok güçlü olsak, herkesin korkacağı kadar güçlü... Güçlerini kötülük için kullanır mıydın ortak ?"
    Ömer "Zannetmiyorum. Ne kadar güçlü olursak olalım hep bizden daha güçlüleri daima olacaktır. Bu yüzden güç açlığımın ölümüme sebep olmasını istemezdim. Ya sen ?"
    İlayda "Aynı şekilde. Her zaman iyiyi korumak, kötünün karşısında durmak."
    Ömer "Peki bu soru aklına neden geldi ?"
    İlayda "Bu olan şeyler... O yaratıklar. İyi varlıklar değil. Ayrıca tanımadığımız kişilerden bahsediyorlar. Eminim ki o kişiler de iyi değiller."
    Ömer "Ve onlarla bağımızın olması bizi kötü yapar ?"
    İlayda "Belki de saçma bir düşünceydi. Boşver gitsin."
    Ömer "Herşey yoluna girecek ortak."
    İlayda "Umarım öyle olur."

    İki maceracı madenin bulunduğu bölgenin etrafını gezerler ve karşılaştıkları insanlarla sohbet edip bilgi toplamaya çalışırlar.
    Karşıdaki bir başka dağa giden yolu tutarlar. Haydut kampının orada olduğundan emindirler. Ancak yine de ellerinde somut bir kanıt olması gerekmektedir. Ömer buraya avlanmak için çok kez gelmiştir. O yüzden haydutlara yakalanma ihtimalleri en az olan yolları seçmektedir. İlayda yayını germiş her an her şey için hazırlıklıydı ve bu Ömer'e güven veriyordu.
    Uzunca bir süre gizli gizli yürüdükten sonra bir ağacın yanına mola vermek için oturdular ve görevleri hakkında konuşmaya başladılar. Çok kısa bir süre sonra bir hışırtı sesi duydular ve korkmaya başladıkları sırada onun bir kuş olduğunu anlayıp rahatladılar.
    İlayda "Bir an için gerçekte-" Ömer eliyle İlayda'nın ağzını kapatır. Yakınlardan bir kaç kişinin konuşmasını duyarlar. Ömer gizlice onlara baktıktan ve haydut olduklarını anladıktan sonra İlaydaya sessiz olması için işaret yapar. Ömer gerekirse onlarla kavga edebileceklerini, çok zor olmayacağını düşünür. Onlar iki kişilerdi ve Ömer ile İlayda da. Ayrıca İlayda'nın alan avantajı vardı, yayı sayesinde. Fakat yine de riske girmek yerine barındıkları yeri öğrenmek en iyisiydi.
    Konuşmalarını dinlediler ancak pek bir şey anlayamadılar. Fakat daha sonra birisinin diğerine "Ben ine gidiyorum." demesiyle iki maceracı hazırlanıp takibe başlarlar. Kısa ve sinsi bir takibin ardından. Dağın bir başka yakasına gelirler.
    Fakat ortalıkta bir in, mağara girişi hiç bir şey yoktu. Ömer haydutun onları farkedip tuzağa çekmiş olabileceği ihtimali üzerinde dururken ağaçların arasından çok garip biri haydutun önüne çıktı. Ömer dikkatlice baktığında onun bir ninja gibi giyinmiş birisi olduğu anladı. Hiç görmemişti ama bir ninjanın neye benzediğini biliyordu. Ve İlayda da bunu onayladı.

    Ömer "Ben biraz yaklaşıp ne konuştuklarını dinleyeceğim. Sen arka tarafa göz kulak ol, bir şey olursa bana haber ver."
    İlayda "Tamam dikkatli ol !"

    Ömer çok yavaş adımlarla hareket ederek dağın bir köşesine, onları rahat duyabileceği bir ortama geçer. Kulaklarını dört açarak tüm dikkatini ikiliye yönlendirir.

    Haydut "Bak Haku ya da adın her neyse. Biz denedik, her yeri aradık. Ama senin lanet şeyin ortalarda yok."
    Haku "Peki ya işçiler ?"
    Haydut "Elemanlarım onlara da sordular ve her işçiyi soydular. Fakat senin aradığın şeyi bulamadık !"
    Haku "Ne demek aradığım şeyi bulamadınız ? O madenin her tarafını arayın. Gerekirse tüm işçileri öldürün !"

    Katil Ömer YuCZzRL

    Haydut "Dinle. Seninle uğraşacak daha fazla zamanım yok. Sana söyledim aradığın şey yok. Çekip git yoksa kötü şeyler olacak."
    Haku "Anlıyorum... Senin ve ekibinin çabası için teşekkür ederim."
    Haydut "Sadece defol git !"

    Haku, yürümeye başladı. Haydut onun arkasından bakıp bir şeyler söyledi. O sırada Ömer'in hayatında ilk defa gördüğü bir şey başına geldi. Haydutun kafası göz kapayıp açana kadar ayaklarına düştü ve daha sonra haydutun cansız vücudu yere yığıldı.
    Ömer gözlerine inanamıyordu. Bu nasıl mümkün olabilirdi ? Bunu eğer o, Haku yaptıysa ? Fakat sadece arkasını yürümüş gidiyordu ve Ömer göz açıp kapayana kadar adamın kellesi uçmuştu. Ömer şaşkınlıklar içinde olanlara anlam veremezken Haku ona doğru döndü. Ömer görülme ihtimalinin olmadığını biliyordu, fakat yine de korktu.

    Haku "Arkadaşını da alıp evine git çocuk. Bu sefer sizi görmezden geleceğim."

    Ömer adeta buz kesmişti. Tekrar gözünü kapayıp açtığında Haku orada değildi. Ömer yutkunarak İlaydaya döndü ve çabucak orayı terk etmeleri gerektiğini söyledi. İlayda anlam veremezken iki maceracı da oradan koşarak uzaklaştı. Haydutlarla ilk karşılaştıkları bölgenin yakınında mola verdiler.
    Ömer gördüklerini ve duyduklarını İlaydaya tek tek anlattı ve İlayda'nın korkusu yüzüne yansıdı.

    İlayda "Peki ya bizi öldürseydi ?!"
    Ömer "O hayduta olan şeyden sonra eminim ki isteseydi biz bunun farkına bile varmazdık."
    İlayda "Peki şimdi ne yapacağız ?"
    Ömer "Konuştuğu haydut galiba haydut grubunun lideriydi ve artık yok. Bu onların içinde küçük bir karmaşaya yer açacaktır. Ayrıca onların saklandığı yeri de artık biliyoruz. Bunları Melaniye anlatmalıyız."
    İlayda "Hadi gidelim o zaman."

    İki genç maceracı da hızlı bir şekilde kasabalarına gittiler.
    Kahinin evine vardıklarında Melaniyi dışarıda bir takım işler yaparken görürler. Melani onları gördüğüne sevinir.

    Melani "Umduğumdan çabuk döndünüz."
    Ömer "Duyduklarına inanamayacaksın."
    Melani "Siz iyi misiniz ? İlayda ? Çok kötü görüküyorsun."
    İlayda "Evet değilim. Ömer anlat ona."

    Ömer olan biteni Melaniye de anlatır. Melani de son derece korkmuştur.

    Melani "Umalım da o kişi buralarda daha fazla bulunmasın. Fakat haydut liderinin ölmesi bir bakıma iyi oldu. Bu Ömer'in de düşündüğü gibi grup içi isyanlara neden olacaktır. Kısa bir süre de olsa işçilerimiz rahatlayabilir. Ayrıca şehirden özel askerlerin gelmesi için mektup yazacağım. Böylece onların mekanına bir baskın düzenleyebilirler."

    Ömer ve İlayda bunun üzerine biraz da olsa rahatlarlar. İki maceracı da birbirlerine hoşçakal dedikten sonra evlerinin yolunu tutarlar. Geçirdikleri gün ikisi için de korkunç bir gün olmuştur.



      Forum Saati Paz Mayıs 19, 2024 11:38 am